5 Ağustos 2010 Perşembe

Vali Bey, Oturmaya mı Geldik?

Konserlerde koltuk aşındıran "katı protokol"ü mercek altına aldık...

Ülkemizde devlet adamlarından iş adamlarına, önemli bir unvana sahip herkes, konser ve benzeri sahne organizasyonlarının en önemli konuklarıdır. Bürokratlar, deve güreşinden klasik müzik konserine tüm gösterileri en ön sıradan izleme hakkına sahiptir. Bürokratik protokol hem “ileri gelen” isimlere saygı duruşu olarak hem de etkinliğin tanıtımı bakımından bazen hayati önem taşısa da bazı durumlarda takım elbise giyen adamların genel resmin içinde sırıttığı muhakkak. En son geçtiğimiz Şubat ayında Santralistanbul’da gerçekleşen İstanbul Fashion Week’in açılış partisinde rastladık bu duruma. Yaklaşık 10 tane “bıyıklı” adamın arasında kalmış Meg Ryan’ın, kırmızı kurdela kesmeye debelendiği fotoğrafı unutmak mümkün mü? Nitekim Ryan, organizasyonu tamamlamadan “nereye düştüm böyle?” bakışları içinde ülkesine kaçıvermişti. Herkes sordu: “Moda Haftası’nın açılışını TOKİ açılışına çevirmeye ne gerek vardı?” İşte aynı uyumsuz manzara, düzenli aralıklarla konserlerde de göze çarpıyor. Dünyaca ünlü bir caz sanatçısı geliyor memlekete mesela, Açıkhava Tiyatrosu’nda güzel bir performans sergiliyor. Ön taraf değişmez olarak, inci gibi dizilmiş bürokratik protokole tahsis edilmiş. Bu durumda büyük hevesle sanatçıyı bekleyen ve parasını vererek konsere gelen vatandaş ise hem gönlünce dans edecek alan bulamıyor hem de küçücük alanda büzüş büzüş “döktürürken”, protokolün sert bakışlarına maruz kalabiliyor.


Yerimiz mi dar?

Konuyla ilgili pek çok sanatçıya ve düzenli olarak konserleri takip eden gazetecilere soru sorduk. Sahne alan sanatçıların hemen hepsi, bürokratik protokolün kaskatı durmasından muzdarip. Sahne performansı en güçlü olan sanatçılardan Zeliha Sunal, asık yüzlü protokolün diğer seyircileri de etkileyerek tüm konserin neşesini kaçırdığı görüşünde. Tiyatrocu Ali Poyrazoğlu da protokole, “Gösteriye gelirken unvanınızı evde bırakın” diyor. Hemen hemen tüm konserlere katılan Gazeteci Sevin Okyay ise “protokoldeki isimlerin, sadece çağırıldıkları için her organizasyona değil, ilgilendiği ve bildiği isimlerin konserine giderse, ilgisiz oturamayacakları” görüşünde. Okyay konuya farklı bir açıdan da değiniyor: “Protokol de izleyici de suçlu değil. Yer dar.” Bu bakış açısı da oldukça önemli aslında. Zira Kuruçeşme Arena dışında, izleyiciye gönlünce dans etme fırsatı sunan konser alanı pek yok gibi.

Peki izleyici için sorun teşkil eden bu durum sanatçılar açısından nasıl görünüyor? Bürokratik protokolün gösteriye katılımcı olmaması sahne performansını etkiliyor mu? Protokol konsere davet edilsin mi, edilmesin mi? Yanıtlar muhtelif oldu…


ZELİHA SUNAL (Şarkıcı): “Grace Jones’u tanımıyorsan gitme!”

“Protokol, gittiği yere davet edildiği için gider. Yani konserine gittiği insanı tanımasa da gidiyor. Geçenlerde Grace Jones konserindeydim. Protokoldekilerin suratları, ‘Bu kim? Burada ne işim var?’ der gibiydi. Gidenler de oldu. Tabii konserlere protokol davet edilmemesi mümkün değil. Ama şu da var, eğlenemeyen bu tür, mevkilerini düşünüp, ‘eğlenirsem havam bozulur’ diye kımıldamıyor. Protokolün eğlenmemesi diğer izleyenlere de bulaşıyor. Benim başıma da çok geldi. Bir sanatçıyı zora sokuyor bu durum. Eğleniyorlar mı, eğlenemiyorlar mı anlayamıyorum. Nasıl davranacağımı şaşırıyorum. Gelen kişi mümkünse kimi izleyeceğini bilerek gitsin konsere, tiyatroya. Ya da davet edenler, konuyla ilgisi olan kişileri davet etsinler. Grace Jones’u tanımıyorsan gitme, kıymetini bilen başka biri gitsin senin yerine!”


ALİ POYRAZOĞLU (Tiyatro Sanatçısı): “Protokol, avantadan lavantacıdır”

“Bizim işleri yapanlar protokol dediğimiz insanları sevmez, ‘avantadan lavantacı’ deriz biz onlara. Protokol adıyla, bedava yer içerler. Kendilerinden o işle ilgili katkı istendiğinde de oralı olmazlar. Ön sıralar aslında eleştirmen ve sanatçıların hakkıdır. Sahnedekiyle ilgin yoksa, uyum sağlayamayacaksan gitme. Gösteride ağırlığı olan, gösteriyi yapan sanatçıdır. Onların da bir ağırlığı var tabii ama demek istediğim, sahnedeki kendini kasmıyorsa izleyen de sosyal kimliğini evde bırakıp rahat rahat eğlenmeli!”


KEREM GÖRSEV (Caz Sanatçısı): “Sanatçıya saygısızlık”

“Bence protokolle ilgili en önemli sıkıntı, sponsorların davet ettiği kişilerin konsere gelmemesi. Sanatçı sahnede performansını gerçekleştirirken bir bakıyor, ön koltuklar boş. Bu sanatçıya saygısızlık. Gelmeyeceksen, biletini başkasına ver o gelsin. Bürokratik protokolün konserlerde ilgisiz olabildiği doğru. Bu sene caz konserlerinde ya da diğer açık hava konserlerinde bunu görmedim, hepsi coşkuluydu. Ama kapalı klasik müzik konserlerinde olabiliyor tabii. Burada sadece asık suratlı protokolü suçlamamak lazım. Sanatçı da sound’uyla, sahnesiyle o müziği hiç bilmeyen bir insanı bile mutlu etmeli. Protokol de nasıl Osmanlı müziğini seviyor, klasik müzik ve caz da dinlesin. Bunlar da iyi müzik.”


SEVİN OKYAY (Gazeteci):  “Bürokratların çoğu karısının ısrarıyla gidiyor”

“Özellikle oturulan konserlerde bir protokol sorunu oluyor. Bu sadece protokolün sevimsizliğinden değil, seyirci de kenarda dans etsin. Para verip gittiğin konserde, biri dans edecek diye sahneyi görememek hoş değil. Seal konserini izlerken, hoplayıp zıplayanlara bir tane çakasım geldi. Onlara kızmıyorum aslında, yer dar. Bir de sponsor o protokolü oraya davet etmezse konseri yapamaz. Konserin tanıtımını da yapıyorlar bu sayede çünkü. Yani antipatik ama çaresi yok. Caz mesela, seven insan azınlıktadır. İlgilenen biri para bulup gidemezken, hiç alâkası olmayan biri davetli diye oraya para vermeden gidebiliyor. Bürokratların çoğu da karısının ısrarıyla gidiyor zaten. Kasıntı oturuyorlar, sıkıntıdan patlıyorlar. Ben bu sene rastlamadım Allahtan ama bu durum konserin başarısını bile etkileyebiliyor.”


JÜLİDE ÖZÇELİK (Caz Sanatçısı): “Protokol yerine, konsere gelmek isteyen gençlere kontenjan açılsın”

“Protokol mevzusunun, ayrımcılık olduğunu düşünüyorum. Davet edilen birçok kişi etkinliklere gelmiyor, gelenler de genellikle zorunlu hissettiklerinden geldikleri için ister istemez tüm enerjiyi olumsuz yönde etkiliyorlar. Zaten protokol olarak davet edilen insanlar genellikle statü ve maddi açıdan iyi durumda olan kişiler oldukları için onlara hediye edilen bir etkinlik biletinin ne maddi ne de manevi bakımdan çok fazla bir şey ifade ettiğini sanmıyorum. Bunun yerine konserlere gelmeye can atan birçok genç arkadaşımıza kontenjan tanınırsa çok daha iyi olacaktır diye düşünüyorum.”


A PROTOKOLÜ’NÜN DEĞİŞMEZ İSİMLERİ

-Vali

- Belediye Başkanı

- Rektörler

- Üst düzey yöneticiler

- Bakan ve müsteşarlar

- Diğer ve devlet erkânı

*İKSEV’in Protokol Departmanı, A protokolünde bulunan isimlerin her yere davet edilmek zorunda olmadığını, bu davetlerin gösteri ve kurumun içeriğine göre değiştiğini söylüyor. Mesela vali, küçük çapta konserlere davet edilmiyor. Her kurumun A protokolü listesi de birbirinden farklı olabiliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder