21 Mayıs 2010 Cuma

Yolların “kaplan”ları


Kolda dövmeler, sırtta deri yelekler, parmaklarda kocaman, gümüş yüzükler… Ancak karşıdan bakınca “siyah giyen adamlar” kıvamında durmalarına aldanmamakta fayda var. Zira “Anadolu Kaplanları Motor Sporları Derneği”ni de kuran bu beyler dernek lokalinde toplaşıp okey oynamakla yetinmemişler. Öncelikle kendi aralarında emsaline rastlaması zor bir dayanışma kurmuşlar. Bununla da yetinmeyip yardım kampanyaları düzenleyerek ve kendi ideolojileri doğrultusunda siyasi meselelerde duruş belirleyerek ellerini muhtelif taşların altına da yerleştirmişler.


*“Anadolu Kaplanları” ne zaman kuruldu?

Alp Akgün (Yol kaptanı): Bu aslında 2000’den beri var olan bir grup ama dokuz kişilik bir ekip tarafından 2004’te resmen kuruldu. Yani resmîleşip MC formatını alması 2004’ü buldu. MC formatı, kulübün uluslararası platformda geçerli olan bir açılımı.

Volkan Yüksel (Başkan): Aslında dediği gibi önce başka bir kulübümüz vardı ama biliyorsunuz nerede kalabalık var, orada işler yürümez. Dağıldık. Birbirinin duruşunu beğenen birkaçımız toplanıp Anadolu Kaplanları’nı kurduk. Şimdi derneğiz: Anadolu Kaplanları Motor Sporları Derneği…


*MC formatını herkes bilmez herhalde. Bu formatı vermeleri için ne gerekiyor?

A. A.: Uluslararası platformlarda geçerli olan bazı kriterler var. Hayatta motosikleti farklı bir noktaya taşımanız lazım. Temeli de kardeşlik. Biz ülkemizde MC formatında kurulan ilk kulübüz. Türkiye’de şimdi birkaç tane daha böyle kulüp var.


“Okey de oynuyoruz, barda da takılıyoruz”

*Neden böyle bir grup kurdunuz peki? Amacınız neydi?

A. A.: Vallahi aslında temel nokta motosiklete binmek. Bunu da yanımızda güvenebileceğimiz, kardeş yerine koyabileceğimiz arkadaşlarımızla birlikte yapmak istedik. Yarın bir gün, Allah göstermesin cenazemizi kaldıracak arkadaşlarımız olsun yanımızda. Biz buna “mahallenin çocukları” da diyoruz. Şubelerimiz de var. Uşak’ta, Side’de, Eskişehir’de, Bursa’da ve Ankara’da…


*Toplanıp ne yapıyorsunuz peki? Dernek ritüeli olarak lokalde biraraya gelip okey oynuyor musunuz?


A. A.: Temel noktamız birlikte vakit geçirebilmek. Bunu yaparken de motorculuğu Türkiye’de geliştirmek adına yapabileceğimiz faaliyetleri ayarlıyoruz.

*Bahadır İmay (Arka silahçı): Okey de oynuyoruz tabii. İstanbul şubesindeki üyeler muhakkak bir noktada buluşuyorlar. Muhabbet de olabilir, okey de olabilir, barda takılmak da olabilir. Ama bizim farkımız şu, gruptaki her üye birbirini çok sıkı tanır. Bu arada başka şeyler de yapıyoruz. Yardım kampanyalarımız oluyor.

*Ne tür kampanyalar bunlar?


B.İ.: Kimsesiz ve engelli çocuklar için bir girişimde bulunmuştuk. Herkes destek olabilir bunlara. Web sitemizden ulaşabilirler bize. Kıyafet takviyeleri yapıyoruz, çocuk okutuyoruz.

V.Y.: Tabii bunların bazılarını gizli yapıyoruz. Daha doğrusu herkes görsün diye çabalamıyoruz. Ama bazı yardım kampanyalarını özellikle ön plana çıkarmak lazım ki dikkat çekebilsin.

*Sıkı bir dayanışma var aranızda. Aranıza herkes katılabiliyor mu peki? Ne tür şartlarınız var?

A. A.: Biz herkesi almıyoruz. Birbirine bağlı olduğu için güvenilir bir insan olması gerekir. O yüzden kulüpteki birinin kefil olması lazım o kişiye.

*Güvenmek derken?


A. A.: Din, ırk, siyasetin bizim için bir önemi yok. Bizim için temel nokta şu: Atatürk İlke ve inkılaplarına bağlı, bayrağını seven, Türk örf ve âdetlerine uyan birini arıyoruz. Gelen kişi en az bir yıl bizimle takılır. “Hang around” deriz ona. Uyuşuyor muyuz diye bakarız. Bir sene sonra aday üyeye okey veriyoruz. Bir sene sonra da aday üye oluyor. Sonra “full yelek” alabiliyor. İki üye dahi hayır derse o yeleği alamaz. Çeşitli psikoloji testlerimiz de var. Gecenin bir yarısı arayıp benzin almaya çağırabiliriz. Bakarız; geliyor mu gelmiyor mu?

*Aman Allah’ım! Zorunuz ne?


A. A.: E, yarın bir gün ihtiyacınız olduğunda arayabileceğiniz biri olması lazım. Ben aradığımda Bahadır’ın geleceğini, Bahadır aradığında benim geleceğimi bilmeli.

B. İ.: Evet, kesinlikle. Birsürü kritere dikkat ediyoruz. Motosikleti ilk plana koyacak. Sonra o kişiye o kadar güveniyoruz ki, “full yelekli” birinin arkasına eşinizi verip gönderebilirsiniz iç rahatlığıyla.

A. A.: Sonra biz ailece de görüşürüz. Buradaki herkes benim özel hayatımı, sıkıntılarımı, mutluluklarımı bilir.

V. Y.: Tabii aile bizim için çok önemli. Ciddi ilişki yaşadığımız bayanlar ve eşlerimize “old lady” deniyor ve onların da dernek içinde önemli yerleri var. Eşlerimizin olduğu yere, genç arkadaşlarımız günübirlik kız arkadaşlarını getiremez.

*Anadolu kaplanlarının içinde kedi yavruları yatıyor galiba…

A. A.: Evet. Dışarıdan bakıldığı zaman sert bir imajımız var. Serseri, işsiz güçsüz modu tüm dünyada var. Hâlbuki biz de çalışıyoruz. Ben bir mağazalar zincirinde dergi ürün sorumlusuyum mesela. İşletmeciler var. Başkanımız işletme müdürü…

B. İ.: Turizmcisi, tamircisi, her türlüsü var.


Hanımlar giremez!


*Dernek olarak bu aralar yapmak istediğiniz şeyler var mı?

A. A.: Bu aralar öncelikli hedefimiz Türkiye’deki motosiklet kullanıcılarının trafikte yaşadıkları problemleri en aza indirmek.

*Kadınlar bu konuda daha çok sorun yaşıyorlardır herhâlde. Kadın sürücü var mı aranızda?


A. A.: Yok, bayan almıyoruz.

*Neden?


V. Y.: Bayanlar beş çaylarına, altın günlerine bizi çağırıyor mu? Biz onlara katılamıyoruz. Onlar da buraya katılmasın.

A.A.: Bayanlar neden bazı kulüplere erkekleri almıyorsa biz de ondan onları almıyoruz. Hem kriterlerimiz de biraz sert.

B.İ.: Evet. Sudan geçiyoruz, günlerce çadırlarda kalıyoruz. Ama gezilerimize ziyaretçi olarak kadınlar da geliyorlar.

Erkin Meydan (Asil üye): Sert olmak zorunda kalıyoruz ama. Çünkü karşıdan gelen hareket senin canına kast. Güvencen yok.

A.A.: O yüzden hemen Trafik Yasası’nda motosikletle ilgili düzenlemelerin yapılmasını sağlamayı amaçlıyoruz. Günümüzde Türk kara yollarında motosikletin hız limiti 80 km. Bilmem kaç model Ford 120 km hızla gidebilir ama 2010 model motosikletle ancak 80’le gidebilirsin. Motorla ilgili çok yüksek vergiler var. Bunlar düşürülürse, trafik sorununu da çözecektir. En azından yaz aylarında insanlar motora kanalize olursa trafik sorunu büyük ölçüde çözülür.

E. M.: Hem yollar daha güvenli olur o zaman. Çünkü motor kullanan biri önce kendi can güvenliği için kurallara uymak zorunda.

*Bunları çözmek için bir yerlere başvurdunuz mu?

A. A.: Tabii tabii. Kamuoyu oluşturmaya çalışıyoruz. Bu şekilde sesimizi duyurmaya çalışıyoruz açıkçası. En basitinden emniyet şeritleri motorlara açık olabilir. Bir imzaya bakar bu. Bir de şöyle bir özel durumumuz var bizim. “57. Alay Sürüşü”müz var. Kulüp kurulduktan bir sene sonra başladık. Her sene yapıyoruz. Anzaklar her yıl 24 Nisan’da sabah bir tören yapıyorlar kumsalda ama biz Türklere o gün Gelibolu Yarımadası’na girmek yasak. Halbuki 95 sene önce orada biz binlerce şehit verdik. Biz de rahatlıkla girip törenlere katılabilmeliyiz orada. Bunun için de çalışmalarımız var.

Fotoğraflar: OLCAY ÇINAR-EŞREF RUHAN ŞERBETÇİ

7 Mayıs 2010 Cuma

Suç Satar!


Gazeteci-şair Jack Unterweger 25 yaşındayken bir fahişeyi, kendi sutyeniyle boğarak öldürdü. “Neden?” diye sorulunca şöyle yanıt verdi: “Karşımda annemi görür gibi oldum. Dayanamadım, öldürdüm.” Hapsi boylayan Unterweger, yazdığı olağanüstü şiir ve makalelerle entelektüel kesimin hayranlığına öylesine mazhar oldu ki, iyi hâli gözetilerek serbest bırakıldı. Serbest kaldığı dönemde bir yandan etkileyici yazılarına devam ederken, bir yandan da eski bir alışkanlıktan vazgeçmedi: Fahişeleri öldürmek… Sonunda tekrar yakalanıp, 11 fahişeyi öldürmekten suçlu bulunan Unterweger, kaldığı hücrede kendini asarak intihar etti. Bu enteresan hikâye şimdi “Şeytani Komedya” adlı tiyatro oyununa ilham kaynağı oldu. Üstelik 10 Mayıs’ta başlayacak olan Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında ülkemizde de gösterilecek oyunun başrolünde, yani seri katil Unterweger rolünde John Malkovich var. Böyle önemli bir oyunun çıkış noktasının bir seri katil olması, uzun yıllardır dünyayı etkisi altına alan “murderabilia industry”yi (cinayet endüstrisi) tekrar hatırlatacağa benziyor…

“Kaç cinayet işlesem manşet olurum?”

Cinayet endüstrisi, nam-ı diğer “murderabilia industry”, katillerin kendi ellerinden çıkma sanat eserlerinden katile, kurbana ya da suç mahalline ait her türlü nesneye kadar her şey üzerinden yürütülen bir endüstri. Bu kanlı endüstri 20 yıl içinde, özellikle ABD’de öyle büyüdü ki, bugün konuyla ilgili detaylı araştırmalar yapılıp, muhtelif istatistikler bile çıkarılıyor. Bu araştırmalara göre en çok talep gören nesneler, katil ya da kurbana ait olması fark etmeksizin, daha çok suç mahallinde bulunan eşyalar. Kulağa korkunç gelse de kurbanın üzerinde öldürüldüğü kanlı halı, koltuk, yine kurbanın üstündeki iç çamaşırı dâhil kana bulanmış her türlü giysi, kurbanın ya da katilin saç telleri, katillerle yapılmış röportaj görüntüleri, cinayet silahı veya uyuşturucu kutuları...

Hâl böyle olunca, onlarca insanı katleden ve çoğu akıl hastası olduğu kanıtlanan caniler birer pop ikonu muamelesi görüp, “sıradan” fanilere nasip olamayacak bir şöhrete sahip oluyorlar. Durum o kadar enteresan boyutlara ulaşmış ki, California’da 90’lı yıllarda seri hâlde cinayet işleyen bir katil, gazetelerde yer alamayınca, yerel bir gazeteye şöyle bir mektup göndermiş: “ Gazetenizde haberlerimin çıkması için tam olarak kaç cinayet işlemem gerekiyor acaba?” Endüstrinin ABD’de doğması ve büyümesi ise hiç şaşırtıcı değil. Zira dünyadaki seri katillerin yüzde 85’i ABD’li.

Seri katillerin neden diğer suçlulardan farklı olarak şöhrete kavuştuklarını, “Natural Born Celebrities” (Meşhur Doğanlar) kitabının yazarı David Schmid şöyle açıklıyor: “Fotoğraftan kirli çamaşıra kadar onlara ait birsürü şey biriktiriyoruz; mahkemelerini izliyor, kurbanlarının haberlerini okuyoruz; onlar adına çekilmiş filmleri izliyor, onlar için yazılmış şarkıları dinliyoruz. Bunları, aslında bu seri katillerin de diğer Amerikalılardan hiçbir farkı olmadığı fikrine direnmek için yapıyoruz. Ayrıca, insanoğlunun marjinal davranışlara karşı doğal bir merakı var. Gündelik hayatta göremeyeceğimiz şiddeti içlerinde barındıran seri katiller bu nedenle toplulukları büyülüyor.”

Katilin saç teli 995 dolar

Yapılan araştırmalar, hiç de ehven fiyatlarda seyretmeyen “murderabilia” ürünlerini satın alanların genelde 35 yaş altı, memur ve işçi sınıfından erkekler olduğunu gösteriyor ama nüfuzlu insanlar da endüstriyle alakadar. Özellikle avukatların ve hukuk bürosu çalışanlarının dekorasyon amaçlı bu ürünlerden satın alıyor olması şaşırtıcı.

Gelelim, bu dehşetengiz ürünlerin hangi mecralarda görücüye çıktığına…

“supernaught.com” adlı internet sitesinde seri katillerin kişisel eşyaları satılık. Mesela seri katil Jeffrey Dahmer’in evinin duvarından alınan bir tuğla 300 Amerikan Doları. Efsane katil Charles Manson’ın bir tutam saç teli ise tam 995 Amerikan Doları. “murderauction.com” ise konuya hizmet eden bir başka site. Sitede, katillere ait her çeşit eşya ve onlar adına yazılmış kitaplar, şiirler ve aklınıza gelebilecek her şey kategorilere ayrılmış şekilde hizmetinizde. Satış, açık artırma yoluyla gerçekleşiyor. “skcentral.com”, “Serial Killer Central”in internet sitesi. Bu sitede de diğerlerinde olduğu gibi seri cinayetlerle ve seri katillerle ilgili her şeyi bulmak mümkün. Sitenin içinde bulunan “SKTV” bölümünde de seri katillerle ilgili video görüntüleri var. spectre-studios.com’da heykeltıraş David Johnson, kendi yaptığı, Ted Bundy, Jeffrey Dahmer, Lizzie Borden ve daha pek çok seri katilin plastik maketini tanesi 100 Amerikan Doları’ndan satıyor.

Popüler kültürde “murderabilia”

Murderabilia yalnızca seri katillerin kişisel eşyalarıyla sınırlı kalmıyor. Seri katillere hayran olan, hayatlarına ve işledikleri cinayetlere ilgi duyan ya da içinde kan olan herhangi bir şeyin para getireceğini düşünen yapımcılar ve sanatçılar seri katillerden ilham alarak filmler çekiyor, kitaplar yazıyor; onlar adına methiyeler düzüp şarkı besteliyorlar.

İşte birkaç örnek…

Charles Manson

Cinayetlerinin sayısı tam olarak bilinmese de 35 kişiyi öldürdüğü tahmin edilen ABD’li seri katil. Hapisteyken medyanın yoğun ilgisine maruz kalan Manson’ın, "Büyük bir hayran kitleniz var. Hapisten çıkmanızı heyecanla bekliyorlar" diyen bir gazeteciye, "Burada yemekler harika ayrıca kitabım ve gelen mektuplarımla uğraşıyorum. Pek heyecanlanmasınlar; Amerika ilk kez iyi bir şey yapıyor bana " şeklinde cevap vermişliği var.

•Roman Polansky’nin sekiz aylık hamile eşi, ünlü aktrist Sharon Tate’i öldürmesi onu bir ikon haline getirdi

•Robert Hendrickson ve Laurence Merrick 1973’te "Manson" adlı belgeseli çekti.

•1989’da "Charles Manson Superstar" adında bir başka belgesel çekildi.

•Axl Rose, hâlâ konserlerinde Charles Manson baskılı tişörtler giyiyor.

•Marilyn Manson soyadını, hayranlık duyduğu Charles Manson’dan almış.

•Guns’n Roses, Spaghetti Incident albümündeki “Look At Your Game Girl” şarkısının sözlerini Charles Manson için yazmış

•www.charlesmanson.com adlı resmi internet sitesi var.

•Charles Manson’ın cinayetlerini konu alan “HelterSkelter” (Karmakarışık) adlı bir film çekilmiş.

•South Park’ın “Merry Christmas from Charlie Manson” adlı bir bölümü var.

•Tori Amos 'un “Tear In Your Hand” şarkısında adı geçiyor.

•Leonard Cohen “The Future” şarkısında ondan bahsetti.


Richard Ramirez (Night stalker/Gece avcısı)

Geceleri işlediği cinayetlerin ardından kurbanların başında oturup ayin yaptığı rivayet edilen seri katil. 16 kişiyi öldüren ve birçok kişiye tecavüz eden Ramirez, mahkemede, “Bunları yapmamı Angus Young istedi” demiştir.

•Macabre grubunun 1993 tarihli “Sinister Slaughter” albümünün açılış şarkısının adı “Night Stalker’. Sözleri şöyle: “He will sneak up to your bed (Yatağına girecek)/ Shoot your husband in the head (Kocanı başından vuracak)/He'll beat and rape you while your husband slowly dies (Kocan yavaş yavaş ölürken, seni dövüp sana tecavüz edecek)”…

•Çok sayıda Amerikalı kadın kendisine âşık olmuş, aşk mektupları yazıp hapishane kapılarında beklemiştir.

•1996’da, bir magazin dergisinde editör olan Doreen Lioy ile San Quentin Devlet Hapishanesi’nde evlendi.


John Wayne Gacy

Takma adı Killer Clown (katil palyaço) olan, 30’un üzerinde erkek çocuğunun ölümünden sorumlu eşcinsel katil. Öldürmeden önce tecavüz ettiği kurbanlarına ait eşya ve ceset parçaları evinden toplanmıştır. 1978’de idam edildi. Kendisini idama mahkûm eden jüri üyelerine son sözü de lakabına yakışır cinsten: “Disneyland’de görüşürüz.”

•Macabre grubunun “Gacy’s Lot” adlı bir şarkısı var.

•Sufjan Stevens'ın “John Wayne Gacy, jr.” isimli bir şarkısı yine kendisine ithafen yapılmış.


Ted Bundy

Yakışıklı seks katili olarak nam salan Bundy iki yıl içinde 20’den fazla kadını tecavüz edip, öldürdü. Bundy’nin karizması, yakışıklılığı ve mizah gücünden etkilenenler onun katil olduğuna inanmadı. Yakalandıktan kısa süre hapisten kaçıp eylemlerine devam etmesi onu tam bir kahraman yaptı. Tekrar yakalanmasının akabinde idama mahkûm edildi.

•Yakışıklılığıyla pek çok genç kadının hayranlığını kazandı, hapiste kaldığı sürede aşk mektupları ve evlilik tekliflerine mazhar oldu.

•Hayatını konu alan “Deliberate Stranger” adlı TV filmi var

•Ann Rule tarafından yazılan “The Stranger Beside Me” filmi yine onun hayatını konu alır.

•Macabre grubunun “Sinister Slaughter” albümündeki üçüncü şarkının adı: “The Ted Bundy Song”dur.


Edmund Kemper

Korkunç eylemlerine 14 yaşında anneannesini başından vurarak başlayan; bunu da “Anneannemi öldürmenin nasıl bir duygu olacağını merak ettim” şeklinde açıklayan; kurbanlarının başını kestikten sonra cansız bedenlerine tecavüz edip sonra da etlerini afiyetle yiyen seri katil.

•Macabre grubunun yine “Sinister Slaughter” albümünde yer alan bir şarkının adı “Edmund Kemper Had a Horrible Temper”dır.

•System of A Down grubu, “Fortress” adlı şarkıda Kemper’dan bahseder.


Karındeşen Jack

Namı, cinayet yönteminden gelen Karındeşen Jack’in yaklaşık 20 kurbanı olduğu bilinmesine rağmen gerçek kimliği hiçbir zaman kanıtlanamamıştır.

•Patricia Cornwell “Bir Katilin Anatomisi: Karındeşen Jack” kitabında Karındeşen Jack'i anlatır.

•National Geographic kanalı bu katille ilgili belgeseller yayınlamıştır.

•Başrolünü Johnny Depp’in oynadığı “From Hell” adlı film Karındeşen Jack’in cinayetlerini konu alır.


Charles Starkweather

50’lerin sonunda, kız arkadaşı Caril Fugate’le bir düzine insanı katletmiş ve idama mahkûm edilmiştir.

• “Badlands”, “Wild at Heart”, “Natural Born Killers” filmleri bu ikiliden ilham alınarak çekilmiştir.

•Bruce Springsteen “Nebraska” adlı şarkısında Starkweather’ın hikâyesini anlatır.

•Jack Sargent adlı bir polis daha sonra bu çifte ithafen “Born Bad” isimli bir kitap yazmıştır.


Albert Fish

İlk yamyam katil olarak bilinir. Diğer katillerden ayrı olarak sadece kız çocuklarını öldürüyor sonra da onların etini yiyordu.

•Macabre grubu “Albert Fish” adlı şarkıyı bizzat kendisi için yazdı.

•Ünlü yazar Stephen King “Black House” adlı kitabında onu anlattı.

•2007 yılında “Albert Fish: In Sin He Found Salvation” adlı belgeselde hayatı anlatıldı.

•Daha sonra filme de uyarlanan Thomas Harris'in “The Silence of the Lambs” adlı kitabının ilham kaynağıdır.

Yazımızı California yöresinden, 1893 yılında anne ve babasını katleden seri katil Lizzie Borden adına yazılmış, kafiyeli ve pek “şirin” bir maniyle noktalıyoruz:

“Lizzie Borden took an axe (Lizzie Borden bir balta aldı)/And gave her mother forty whacks (Ve annesine kırk darbe indirdi )/And when she saw what she had done (Ve ne yaptığını görünce)/She gave her father forty-one (Babasına da kırk bir tane indirdi)”…