13 Ağustos 2009 Perşembe

MARILYN ÖLMEDİ, BİR YERLERDE YAŞIYOR












Son haftaların gündemi, dünyaca ünlü ABD’li yıldız Michael Jackson’ın 25 Haziran’daki ani ölümü oldu. Gerek fiziksel değişimleri gerek inişli çıkışlı kariyeriyle sıradan fanilerden farklı yaşayan Jackson’ın bu dünyadan alelade bir ölümle gitmesine de izin verilmedi. Önce, “Öldü mü, ölecek mi?” tadında manşetlerle meraklar kabartıldı, yürekler ağızlara getirildi. Sonra tüm medyayı kesin ölüm haberiyle gelen şişirme manşetler kapladı. “Michael Jackson’ın vasiyetnamesi ortalığı karıştırdı”, “Jackson’ın ölümünde esrar perdesi aralanamadı”, “Flaş! Polis, Jackson’ın doktorunu arıyor”… Şaşırarak, şaşırdıkça meraklanarak bunlara benzer bir sürü dev manşet ve iddiayla karşılaştık.
Öncelikle, ünlü yıldızın ölümünden bir gün önceki konser provası sırasında çok iyi bir performans göstermesi soru işaretleri yarattı: “Bu kadar hareketli biri ertesi gün nasıl kalp krizinden ölebilir?”di. Bu yaratıcı soruya, Jackson’ın aslında uzun yıllar boğuştuğu Akciğer kanseri yüzünden öldüğü tezi eşlik ederken, avukatından bir başka açıklama belirdi: “Michael konserde iyi bir performans sergilemek için aşırı dozda ilaç aldı.” Bu arada, otopsi raporuyla, ünlü yıldızın kanseri yendiği ortaya çıktı. Bu sefer de, “doktoru Conrad Murray kalp masajı yapmaya çalışırken Jackson’ın kaburga kemiklerini kırmış”tı. Bir yandan da, ailesinin Jackson’ın evindeki paraların yerini öğrenmeye çalışması gibi bilgilerle “cinayet” imaları çıktı ortaya. Haliyle kafalar da gittikçe karıştı; “bir insan nasıl olur da bu kadar çok sebeple hepitopu bir kere ölebilir?”di…
Sonunda bir TV programında Jackson’ın abisi Jermaine Jackson, Larry King’e ünlü yıldızın evini gezdirirken arkada beliren karaltı “İŞTE JACKSON’IN HAYALETİ” olarak tanıtıldı. Son bombayı ise İngiliz Daily Telegraph gazetesi patlattı. Habere göre , 7 Haziran’da cenaze töreni düzenlenen Jackson, gizli bir törenle çoktan gömülmüştü.
Kafalar karışıyor haliyle. Ancak Jackson’ın ölümü, çok sıradışı bir duruma vesile olmuş değil. Şöyle basit bir arşiv taraması hatta hafıza yoklaması, geçmişte de ünlü yıldızların ölümlerinin ardından varolan veya yaratılan “esrar perdeleri”nin bir türlü aralanamadığını, bu sırada da, yalan ya da gerçek, akla hayale sığmayacak cinsten ölüm senaryoları anlatıldığını gösteriyor bize. İşte o senaryolardan bazıları…

“Elvis Presley hala yaşıyor!”
Ölümünün ardından tüm dünyada türlü tevatürler üretilen ünlülerden biri, 20. yüzyıl popüler kültürünün kralı Elvis Presley’di. Tarih 16 Ağustos 1977… Ardında 33 film, üç Grammy ödülü, yüz milyonun üzerinde satan 130 kadar albüm ve 35 milyon dolarlık bir servet bırakan Presley 42 yaşındaydı. Banyodaki ölüsünü nişanlısı Ginger Alden buldu. Baptist Hastanesi’nde yapılan ilk otopsinin sonucu şöyleydi: "Tansiyon yüksekliği nedeniyle tedavi görüyordu. Kalp damar çeperlerinde kalınlaşma görüldü. Kalp iki katı büyüklüğündeydi. Üç saat süren otopside başkaca bir hastalığın ya da uyuşturucu madde kullanımının bulgularına rastlanmadı." Rapor, Presley’in hayranları başta olmak üzere, kamuoyunda soru işaretleri yarattı. Zira, vücut sıvılarında uyuşturucu aranması birkaç hafta sürmesine rağmen, Presley’in uyuşturucudan ölmediği açıklaması otopsinin hemen akabinde yapılmıştı. Ayrıca, raporlar kimseye gösterilmemişti. Ölümden bir yıl sonra, otopsiyi yapanlar, “cesetten aldıkları vücut sıvılarının ve iç organ parçalarının sadece bir bölümünü eyalet adli tabibine teslim ettiklerini, kalanını gizleyerek, Bio-Sciences laboratuvarına gönderdiklerini, gelen sonuçları saklı tutmak zorunda kaldıklarını” duyurdular. Bir yıl sonra açıklanan rapora göre, Elvis’in vücudunda, çoğu reçeteye tabi, 10 tane ağrı kesici, uyarıcı ve uyku ilacı bulundu. Raporla birlikte, “Presley’in ölümü tansiyon yükselmesine bağlıdır” tezi çürüdü. Presley’in ölümünün ardından üretilen şehir efsaneleri bunlarla bitmedi: Dünyanın değişik ülkelerinde onu gördüğünü ileri sürenler, aldıkları mektupları bilirkişilere götürerek inceleten ve Elvis’in el yazısı olduğuna dair rapor alanlar çıktı ortaya. Presley’in hala yaşadığına inanılmasının sebebi, öldüğü gün, Elvis’e çok benzeyen birinin, John Burrows adıyla Buenos Aires’e gidiş bileti alması, Elvis’in de daha önce FBI’ın bir davetine aynı adla gitmesiydi (Bir söylentiye göre Presley, tanıdığı ünlülerin yasadışı davranışlarını FBI’a ihbar etmeyi teklif etmiş).


“Kurt’u öldür, 50 bin dolar vereyim”
Nirvana grubunun vokalisti Kurt Cobain 1994 yılının 8 Nisan gününde öldü. Görünüşe göre beynine bir kurşun sıkarak ölen şarkıcının otopsi raporu netti: “İntihar”. Polise göre konu kapanmıştı ama Cobain’in arkadaşları ve bazı gazeteciler bunun bir cinayet olduğu konusunda ısrarlıydı. Hepsinin ortak kanaati, Cobain’i eşi Courtney Love’ın öldürdüğü ya da öldürttüğüydü. Eldon Hoke adlı bir şahsın, Nick Broomfield’in hazırladığı “Kurt&Courtney” belgeselinde, Courtney Love'ın kendisine Kurt'u öldürmesi karşılığında 50 bin dolar önerdiğini söyleyip, şahitler göstermesinden sekiz gün sonra bir tren kazasında ölmesi de Love üzerindeki kuşkuları giderek arttırdı. Kayda değer bir açıklama da aynı belgeselde konuşan, Cobain’in 22 yaşındaki yardımcısından geldi: “Love sürekli Cobain’in vasiyetnamesinden bahsediyordu.” Ayrıca, Cobain’in kanında bulunan eroin miktarı, insan bünyesinin kaldırabileceği limitin üç katıyken, tüfekle kendini vurması ne kadar mümkündü? Zira, tüfeğin hatta etraftaki eşyaların üzerinde Cobain’in parmak izleri yoktu. Cobain’in intihar notu bırakmamış olması da “intihar” açıklamasının kesinliğini sarstı. Ölüm nedeniyle ilgili en kafa karıştırıcı komplo teorilerinden biri de Cobain'in ölümünden sonra kredi kartının bulunamaması ve olaydan iki saat sonra kredi kartıyla 49 dolarlık çiçek yollamaya çalışılmasıydı.


“Marilyn Monroe komploya kurban gitti”
Akabinde, “İntihar mı etti, yoksa cinayete mi kurban gitti?” tartışmalarını getiren bir ölüm daha… 5 Ağustos 1962; asıl adı Norma Jeane Mortenson olan, Hollywood’un efsanevi sarışını Marilyn Monroe evdeki yatağının üzerinde, başucunda telefon ve boş ilaç şişeleriyle, yardımcısı Eunice Murray tarafından ölü bulundu. Ölümün ardından 45 yıl geçmesine rağmen, komplo teorileri hiç bitmedi: “Sevgilisi John F. Kennedy karısından boşanmadığı ve onu artık istemediği için intihar etti”, “FOX yapım şirketiyle anlaşmaları bozulduğu için, bunalıma girip intihar etti”, “Öldürüldü”, “Gerçek otopsi raporu ve kanıtlar gizleniyor” vs. Resmi açıklamalar, Monroe’nun ölüm nedeninin “aşırı dozda uyku ilacıyla intihar” olduğu yönündeydi. Ancak o yıllarda ve aradan geçen 45 yıl içinde, bu ölümün aslında John F. Kennedy ve kardeşi Robert Kennedy hatta CIA’in düzenledikleri bir komplo sonucu olduğu gibi kayda değer komplo teorileri de ortaya atıldı. Amaç, Monroe’nun bir “Beyaz Saray Skandalı”na sebep olmasını engellemekti. Zira, ilerleyen yıllarda Avustralyalı film yapımcısı Phillippe Mora'nın bulduğu FBI dosyasındaki bilgilere göre, “Monroe'nun intiharında sevgilisi John F. Kennedy, psikoloğu ve ölüsünü bulan yardımcısının parmağı var”dı. Bu iddialı teoriye göre, bahsedilen grup, işleri bozulan Monroe’ya, tekrar gündeme gelmesi için, “İlacı iç, biz seni kurtaracağız” dedi. Uyku ilacını sağlayan da bizzat Monroe’nun psikoloğuydu. Ölüsünün başında telefon olması da yine içlerinden birinin gün boyu, ilacı içip içmediğini kontrol etmek için Monroe’yu aramasıyla örtüşüyordu. İddiaya göre komplocular, ünlü yıldıza verdikleri sözü tutmayarak onu ölüme terk etti.


“Bruce Lee’yi Çin hükümeti öldürdü”
Dövüş filmlerinin “olmazsa olmaz” aktörü, dövüş sanatları üstadı Bruce Lee 20 Temmuz 1973’te öldü. Öldüğünde 33 yaşındaydı. Bruce Lee başrol oynayacağı “Ölüm Oyunu” adlı filmde başrolü paylaştığı Betty’nin evinde, içtiği aspirin karışımından sonra uyuyarak öldü. Ardından, “Bruce nasıl öldü?” tartışmaları başladı: “Ölümü beynindeki tümörden olabilirdi. Hatta ölümünden iki ay önce bir beyin travması geçirmişti…” vs. Türkiye de Küçük Ejder’in ölümüyle ilgili dedikodu yapmayı kendine görev bildi. İşte zamanında Türkiye’de Bruce Lee nasıl öldü sorusuna verilen enteresan cevaplar: Bruce Lee Çin Mahallesi'nde lokanta açmaya karar verir. Bunun üzerine mafya bıçaklı bir pusu kurar ama Lee birkaç yumrukla bu pusudan kurtulmayı başarır. Pusu işe yaramayınca mafya, Bruce Lee’ye sarışın bir kadınla tuzak kurar. Sarışın kadın Lee’nin yemeğine zehir koyup, onu öldürür.Bir başka komplo teorisine göre, Bruce Lee “Basınçlı Yumruk Makinesi” (Pressure First Machine) isimli bir makine geliştirir. Bu makine sayesinde tüm kaslarını çelik kıvamına getiren Lee, yalnız ensesini çalıştıramaz. Bunu haber alan mafya, dövüş üstadını ensesinden bıçaklatarak öldürür. Son teoriye inanırsak, Bruce Lee’yi Çin hükümeti öldürmüştür. Nedeni de Bruce Lee’nin Çinlilerin çok gizli savaş sanatı sırlarını Amerikalılara öğretmesidir.


“Jim Morrison ölü taklidi yapıyor”
Jim Morrison; efsanevi rock grubu the Doors’un en az grup kadar efsanevi vokalisti… Morrison’ın 1943’te başlayan kısa yaşamı, 1971’de son buldu. Ölümünün ardından ortaya muhtelif iddialar atıldı. Bu iddiaların en ilginci ise “Morrison’ın şöhretten bıktığı için ölü taklidi yaparak Hawai'ye kaçtığı ve yaşamını orada sürdürdüğü”ydü hiç şüphesiz. Başka bir iddiaya göre, “efsanenin mezarının boyutu kendisinden küçük” tü. Kimilerine göre, sevgilisi Pamela Courson'nın o sıralarda onu başka biriyle aldatmasına dayanamayarak intihar etmişti. Morrison’ı sevgilisi Courson’ın öldürdüğü de konuşuldu bir dönem. İddiaya göre, Morrison sevgilisinin eroin bağımlılığından yakınıyordu. Courson da kendisini eroin çekerken yakalayan sevgilisine, kokain çektiğini söyledi. Kokain sandığı beyaz tozu çeken Morrison, bünyesi alışık olmadığı için bir süre sonra yere yığıldı. Panik olan Courson, polisi aradı. En önemli iddia ise, ölümden tam 36 yıl sonra “The End-Jim Morrison” isimli bir kitap yazan, the New York Times eski muhabiri Sam Bernett’tan geldi: “Jim, Paris’teki apartman dairesinde değil, Rock’n Roll Circus adlı gece kulübünün tuvaletinde aşırı dozdan öldü, ceset daha sonra Morrison’ın dairesine taşındı.”


“Barış Manço Öldürüldü Mü?”
“Manço neden öldü?”, “Viagra kullandı!”, “Öldüğünde yanında bir kadın vardı!”… Ünlü sanatçı Barış Manço’nun ölümünün ardından kamuoyunu uzun süre meşgul etti bu sorular. 1943 doğumlu Manço’nun 31 Ocak 1999’da Moda’daki evinde ölümünün ardından, “yaratıcı sorulara yaratıcı cevaplar”la türlü senaryolar yazıldı. Manço’nun yanında sevgilisi olduğu söylenen Sevil Demir mi vardı? Son nefesini, Viagra kullandığı için mi vermişti, yoksa olay basit bir kalp krizinden mi ibaretti? Ölüm nedeni hastane kayıtlarına, yüksek tansiyon olarak kaydedilmişti. Ancak medya daha çok “Viagra” ihtimalini parlattı. Manço’nun ölümünden altı yıl sonra, sanatçının menajeri Tamer Şahin, Viagra iddiasına karşı çıkıp, ünlü sanatçının ölüm nedenini, “Sulhi Aksüt ile kurduğu ortaklık yüzünden girdiği ekonomik darboğaz ve stres faktörü” şeklinde ifade ederek olaya yeni bir boyut kazandırdı. Bu arada televizyon programları, “Barış Manço Öldürüldü Mü?” ya da “Manço’nun Ölümündeki Sır!” minvalinde gizemli manşetlerle meraklı izeleyicinin ilgisini celbetmeyi de ihmal etmedi.

duygu erturk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder