6 Eylül 2009 Pazar

SAHİ; KİMDİ PINA BAUSCH?









30 Haziran’da acı haber geldi: Pina Bausch öldü. 68 yaşında, kanser teşhisi konduktan sadece beş gün sonra… Kimileri için yaratıcısını kaybeden bir dönemin sonuydu bu; kimileri için, tanıdık gelmeyen bir ismin artık varolmadığı bilgisi… Sahi, kimdi Pina Bausch?.. Kısaca anlatmak gerekirse, dans tiyatrosunun yaratıcı tanrıçası, modern dansın en nevi şahsına münhasır, etkin dansçısı ve koreografı.
Bausch’la ilgili edinilebilecek bilgiler, biraz da sağlığında röportaj vermeyi tercih etmediğinden olsa gerek, genellikle dans kariyerine ilişkin: 1955’te dansa klasik baleyle başladı, 1968’te ilk koreografisini yaptı, 2008’de Frankfurt am Main'in Goethe Ödülü’nü aldı vs.
Bizse dansta yeni bir dil yaratan bu önemli isimle ilgili bildiklerimizi biraz öteye taşımak, kariyerinin perde arkasını da öğrenmek için onu, iş arkadaşı ve yakın dostu olan Koza Tamdoğan’dan dinledik. Uzun yıllar İKSV’de çalıştıktan sonra Bausch’un ricası üzerine 2005’ten Ağustos 2008’e dek Pina Bausch Tanztheatre’ın genel müdürlüğünü yapan Tamdoğan bize Bausch’u anlatırken onu tedirgin eden, oldukça önemli bir konuyu da paylaştı bizimle: “Pina Bausch’un dans ekibi AKM’de “Nefes” ve “Dolunay” adlı oyunlarını sahnelemek üzere 2010’da Türkiye’ye gelecekti. 2010’a dört ay var ama AKM’nin tadilatı hala bitmiş değil. Sahne tamamlanmazsa, ekip de gelemeyecek.”

Bausch 1940’da Almanya’nın Solingen kentinde doğar. Burada 17, 18 yaşına kadar klasik bale eğitimi aldıktan sonra, iki sene kalacağı New York’taki Julliard School’da modern baleyle tanışır. Ülkesine döndüğünde ilginç bir teklif alır: Dönemin Kültür Müdürü onun Wuppertal Balesi’nde sanat yönetmeni olmasını ister. Bausch tedirgin olur. Çünkü o, yurtdışında edindiği tecrübeleri harmanlayarak, dönem Almanyası’nın alışık olduğu klasik baleden uzaklaşmış, kendine has bir tarz yaratmıştır. Ancak müdürün ısrarlarına dayanamaz ve çok geçmeden, içinde dans, tiyatro, şiir ve müziği bütünleştirerek bir efsaneye dönüştüreceği Wuppertal Balesi’nin sanat yönetmeni oluverir.

Koza Tamdoğan


Bausch, Wuppertal’deki ilk oyunlarda nasıl bir tepkiyle karşılaştı?
Uff! İlk oyunlarında korkunç tepkiler aldı. Yuhalayanlar, küfredenler, domates atanlar… Bir tek seyirciler değil, dans eleştirmenleri de o zamana kadar denenmemiş bir şey gördükleri için karşı çıktılar Pina’ya. Ama Pina bütün bu tepkilere rağmen yaptığı tarzda ısrar etti.

Bausch’un tarzında bu kadar tepkiye yol açan farklar neydi peki?
Pina, Almanya’nın gelenek edindiği klasik balenin tüm çizgilerini kırdı. Klasik balede dansçı sahnededir, izleyici koltuklarda. Pina’nın oyunlarında ise dansçı sahneden iner, seyirciyle konuşur. Pina, dansçılarının klasik bale eğitimi almış olmalarını isterdi ama seyirciyle iletişimlerine de çok önem verirdi. O yüzden dünyanın farklı yerlerinden seçtiği dansçıların her birinin fizikleri, duruşları birbirinden farklıdır. Uzun, zayıf, toplu…

***
Pina Bausch’un oldukça enteresan başlayan dans kariyerinin parlaması da sahnesine türlü sebze, meyvenin atıldığı Almanya’da değil, Fransa’da sahnelediği Cafe Müller’le olur. Şöhreti yakaladıktan sonra, ülkesi Almanya da bir u dönüşü yaparak sanatçıyı bağrına basar ve yıllarca Berlin ve Düseldorf’a yerleşmesi için ısrarlı teklifler alır. Ama o, hiçbirini kabul etmez, ölene dek Wuppertal Tanztheater’ın başında kalır.

Pina Bausch neden bu cazip teklifleri değerlendirmedi?
Ünlendikten sonra yalnızca Almanya sahiplenmedi onu. Paris de yalvarıyordu Pina’ya, “gel buraya yerleş, burada aç tiyatroyu” diye. İlk döneminde yalnız Wuppertal kenti ona ve ekibine bu sahneyi verdiği için Pina ünlendikten sonra da Wuppertal’i hiç bırakmadı. Bütün oyunlarının açılışını da orada yapardı. Bu, onun ne kadar sadık olduğunu gösteriyor bence. İşin ilginç yanı, dünyanın her tarafından bütün dansçıları onun hatırına Wuppertal’e yerleşti. Ben de öyle yaptım.

***
Dünyanın dörtbir yanından gelen yetenekli dansçıların Wuppertal’e yerleşmesinde Bausch’un, “dansçılarının taptığı, başarılı koreograf” olmasının payı büyüktü kuşkusuz. Bausch hiçbir zaman dansçılara bir şey dikte etmez, onlara çok geniş bir alan bırakır. Tamdoğan’ın tabiriyle, “boş bir kağıtla başladığı oyunu, dansçılarla birlikte oluşturur”. Bausch mizah ve hüznü harmanladığı koreografilerini genellikle ülkeler ve şehirler üzerine yapar. “Cam Temizleyicisi”nde Hong Kong’tan, “Masurco Fogo”da Lizbon’dan, “Nefes”te ise İstanbul’dan ilham alır. Ölmeden önce hazırladığı son oyunu ise Şili üzerinedir. Pina Bausch çok sevdiği ve ayrı bir düşkünlüğünün olduğu İstanbul’dan esinlenerek oyun yapmayı kendisi ister ve bu fikrini İKSV’yle paylaşır: “İki sene sonra gelsek, bir oyun yapsak!”. Topluluk 2003’te İstanbul’a gelir. İki, üç hafta kaldıktan sonra Wuppertal’e dönüp oyunu çıkartır. “Nefes” adı verilen oyun 2004’te AKM’de sahnelenir. O kadar talep görür ki, ek bir gün daha sahnelenir.

Nasıl bir reaksiyon aldı oyun?
Büyük sükse yaptı. Üç, dört defa sahnelendi. Ama çok farklı şekillerde algılandı. Birçok insan beklediğini bulamadı. Çok sert buldular oyunu; “erkekler kadınlara baskı yapıyormuş gibi” dediler. Şöyle sahneler vardı mesela, bir kadının eteğinin altından 10 tane dansçı çıkıyor. Kadın, “benim anneannemin 10 tane çocuğu vardı” diyor. Bundan rahatsız olanlar oldu.

Bausch ne düşündü bu tepkilerle ilgili?
Pina hep şunu söyledi, “biz sadece üç haftada ne intiba edinirsek onu verebiliriz, sizin ülkenizi size nasıl anlatalım?”

***
Pina Bausch topluluğunun, Bausch hayatteyken yaptığı sözleşmeye uygun olarak 2010’da “Nefes”i ve yeni oyunları “Dolunay”ı AKM sahnesinde oynamak için yeniden ülkemize gelmesi söz konusu. Ancak, uzun süredir onarımda olan AKM, tadilat mahkeme kararıyla durdurulduğu için 2010’a yetişmeyecek gibi görünüyor. Bu durumda ekip, İstanbul’a gelip, oyunlarını sahneleyemeyecek. Üstelik ekibin henüz durumdan haberi yok.

Pina Baush ekibi neden oyunlarını başka sahnede oynamayı kabul etmiyor?
Herkesin bilmediği bir şey var. Sahne yalnızca bir kutu değildir. Tiyatro veya dans için becerikli; asansörleri olan, eşyaların rahat giriş, çıkış yapabileceği bir sahne lazım. AKM de dans için çok ideal bir sahne değil aslında ama İstanbul’da asansörlü tek sahne. Tüm sahne 25 metre aşağı iner. Nefes’te bir sahne var, yukarıdan aşağı su iner. Onu AKM’den başka hiçbir sahnede yapmanız mümkün değil mesela.

Peki onarım bitmezse, ki durum onu gösteriyor, n’olacak?
Pina Bausch Ekibi’yle tam iki yıl önce sözleşme yapıldı. Hatta 2009’da bile topluluk gelecekti ama tadilat olduğu için Pina anlayışla karşıladı. Buradan sonra da Atina için program yaptılar. Bu şaka değil. Böyle büyük bir topluluğu bağlayabilmek inanılmaz bir şanstır. Türkiye’de böyle büyük bir ekibi ağırlayacak sahne olmadığı için oyun oynanamıyor. Bence bu büyük bir skandal!

AKM’nin bitemeyen tadilatıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
AKM’nin tadilattan geçmesi şart. Sahnenin düzgün olması ve teknik aksaklıkların giderilmesi çok önemli. AKM’nin yeri doğru mudur, yanlış mıdır bunu mu tartışacağız yani? Eiffel Kulesi’nin yeri de yanlıştır belki. Yıkacak mıyız? Bunu tartışmanın zamanı değil! Evet, Taksim’in deniz manzarasını kapatıyor ama teras ya da restoran gibi bir şey yapılarak ona da çözüm bulunabilir. Bu gibi yerlerin halka açılarak, kullanışlı hale getirilmesine neden karşı çıkılıyor ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder