23 Haziran 2010 Çarşamba

VE “ESMOD” TÜRKİYE’DE

1841’de Fransız İmparatoru III. Napolyon’un eşi İmparatoriçe Eugénie’nin özel terzisi Alexis Guerre Lavigne’ın terzileri eğitmek amacıyla açtığı ESMOD, bugün Paris’ten Dubai’ye tam 14 şehirde moda eğitimi veriyor. Nihayet İstanbul’a da demir atan okul, eğitime Eylül ayında başlayacak.

Her şey İmparator III. Napolyon’un sevgili eşi, İmparatoriçe Eugenie’nin özel terzisinin başının altından çıktı. Aynı zamanda ilk prova mankeninin de mucidi olan Alexis Guerre Lavigne adlı muhteşem zat, ülkedeki diğer terzileri de kendisi gibi maharetli olmaları için eğitmek amacıyla ESMOD’u kurdu. Bu basit açılışı yaparken, okulun yüzyıllar boyunca çap genişleterek, misyon değiştirerek dünyanın en prestijli moda okullarından biri olacağından bihaberdi kuşkusuz. ESMOD şu anda Paris, Dubai, Sao Paulo, Berlin, Oslo gibi şehirlerde modaya heves eden genç yetenekleri eğiten oldukça önemli bir kurum. Son olarak İstanbul Fındıklı’da açılan, eğitimine Eylül itibariyle başlayacak olan okul, Türk moda endüstrisinin dünyaya açılması için kaçmaz bir fırsat gibi görünüyor.

ESMOD Türkiye Genel Müdürü Nadine Masoud, okulu açmadan önce Türkiye pazarını enikonu araştırmış. Türkiye’de modaya yoğun ilgi olduğunu ancak moda eğitiminin tekstilden öteye gitmediğini gözlemlemiş. Şöyle diyor: “Elinizde iyi pamuk var, iyi ipek var. Bu kaynaklar iyi eğitimle, doğru değerlendirilmeli. Türkiye’de farklı alanlarıyla moda eğitimi veren, kapsamlı bir okul olmadığı için ESMOD gibi uluslararası bir okula ihtiyaç vardı.”

“Moda sektöründe eleman açığı var”

ESMOD’da her ülkede haftası haftasına aynı müfredat ve program uygulanıyor. Masoud’un söylediğine göre tasarlanan kıyafetler ülkelerin kültürüne adapte ediliyor. Yani teknik aynı, yaratılan ürünler farklı. Masoud bunu her ülkede ilham alınan şeylerin farklı olmasına bağlıyor.

ESMOD’un diğer moda okullarından en önemli farkı yalnızca tasarımcılık değil iletişimden pazarlamaya tüm alanlarda eğitim vermesi ve moda sektörünün tüm sahaları için eleman yetiştirmesi. Okulda moda tarihinden tekstile, çizimden moda fotoğrafçılığına kadar pek çok alanın üstünde duruluyor. Bu mevzu esasen en can alıcı noktalardan biri. Çünkü moda sektörü denince akla genellikle tasarımcılık geldiği için çok sayıda elemana ihtiyaç duyulan diğer sahalar boş kalıyor. ESMOD açılırken de iletişim ve pazarlamayla ilgili çalışan açıklarını, Türkiye’den talep olmadığı için İtalya’dan birilerini getirerek kapatmak zorunda kalmışlar. Okul, farkını iş bulma konusunda da ortaya koyuyor. Masoud’un söylediğine göre mezunlarının yüzde 85’i ilk altı ay içinde farklı sahalarda işlere girebiliyorlar.

Bir önemli nokta da, diğer okullarda eziyet hâline gelen “çizim” derslerinin burada farklı bir yeri var. Masoud, çizimin modada çok önemli olduğunu ama tasarımla uyumlu olması gerektiğini söylüyor ve ekliyor: “Çok iyi çiziyor olabilirsin ama çizdiğin tasarım hayata geçebilir mi? Satılabilir bir ürün olur mu? Hepsini öğrenmen gerekir.” Masoud’a göre Türkiye’nin moda alanındaki en önemli eksiklerinden biri tasarımcıların koleksiyon üzerine çalışmaması. ESMOD üç yıllık uzun eğitiminde bu konunun üzerinde de özellikle duruyor.

Okulun eğitimi İngilizce. Özellikle ana derslerin hemen hepsini yabancı öğretmenler verecek. Moda Tarihi, Tekstil gibi derslerde lokal öğretmenler de yer alacak. Okulun sanat direktörlüğünü ise yine bir ESMOD mezunu olan, DİCE KAYEK markasının yaratıcılarından Ece Ege yapacak.

“Türk modası dünyaya açılacak”

Peki uluslararası şöhreti ve prestiji olan okul Türk moda endüstrisini nasıl etkiler? Masoud yanıtlıyor: “Türkiye’de insanlar kendi markalarını yaratıyorlar artık. Ayakta kalmak için iyiyi üretmek zorunda olduklarını anladılar ve kendi markalarını geliştirdiler ama markalar uluslararası değil. Birçok ünlü tasarımcı var ama onları siz tanıyorsunuz sadece. ESMOD’da eğitim alan bir tasarımcı, ürününü Tokyo’ya ya da başka şehirlere gönderebilecek. Her yıl, yıl boyunca uluslararası defileler ve yarışmalar düzenlenecek. Öğrenci, eğitimine ESMOD’un başka şehirdeki bir okulunda devam edebilecek. Ben bu sayede Türkiye’den çok sayıda uluslararası genç tasarımcı çıkacağına inanıyorum.”

Okula giriş prosedürü ise şöyle: Önce iki saatlik bir genel-kültür sınavı. Ardından sözlü mülakat. Ana derslerin İngilizce verileceğini belirtmiştik. İyi derecede İngilizce bilmek de şart oluyor bu durumda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder